Özet
1956 yılında ABD Darmouth Koleji’nde bir grup Amerikalı bilgisayar mühendisinin yeni nesil akıllı bilgisayarlar üretmeye karar vermesiyle başlayan “Yapay Zekâ ” çalışmaları baş döndürücü bir hızla hemen hemen tüm alanlarda dünya ülkelerinin gelecek yapılanmalarında en önemli parametre olarak yerini almıştır.
1970’ler ve 1980’ler, basit matematik problemleri çözmekten öteye geçemeyen başarısız uygulamalarla geçmiş olsa da 2000’li yıllarla birlikte ünlü satranç oyuncularına karşı kazanan bilgisayarlar; otonom araçlar ve nihayet Google DeepMinds programı tarafından üretilen ve boş bir hafıza ile başlayıp kendi kendine yaklaşık 5 milyon oyun oynayarak GO oyununda yenilmezlik ünvanını kazanan AlphaGo Zero Bilgisayarı “Öğrenen Zekâ ” konusunda olağanüstü bir başlangıç noktası oluşturmuştur.

Yapay Zekanın Tarihi
Yapay zekâ konusundaki ilk araştırmalar 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Dartmouth Üniversitesi Öğretim elemanı bir grup mühendis tarafından geliştirilen akıllı bilgisayarlar ile başladı. Bu akıllı bilgisayarlar tarihte yapay zekâ kavramını pratiğe dönüştüren ilk uygulamalardı. Ancak araştırmacılar bugün bilinen anlamıyla yapay zekâ olgusundan oldukça uzaktı ve sadece karışık matematik problemlerini çözebilen bir sistem yaratabilmişlerdi.
Araştırmacıların yapay zekâ konusunda kaydettikleri aşama 1970 ve 1980’li yıllar da dahil olmak üzere beklentilerin oldukça altında kaldı ve bu durum yapay zekâ kavramının alay konusu olmasına ve kötü bir üne sahip olmasına neden oldu. Doğal olarak bu başarısız olarak algılanan süreç boyunca bilim adamları yapay zekâ teknolojilerine yatırımcı çekmekte oldukça zorlandılar.
2000’li yıllar yapay zekânın tam bir dönüşüm yaşadığı yıllar oldu ve şimdiye kadar olduğundan çok farklı bir perspektif ile yoluna devam etti. İnsan gibi kendi başına karar alarak uygulamaya koyabilen sistemlere olan inanç kayboldu. Bunun üzerine araştırmalar, sadece belli bir alandaki zor problemleri çözmek üzere spesifik olarak geliştirilmiş bilgisayar tabanlı sistemler üzerine yoğunlaştı. Önceki çalışmalarla karşılaştırıldığında, bu yeni tip bilgisayar sistemleri, spesifik alandaki problemleri insanlara oranla çok daha hızlı ve verimli olarak çözmeyi başarmış ve şaşırtıcı sonuçlar ortaya koymuştur. Bu konudaki en çarpıcı örnek IBM tarafından geliştirilen süper bilgisayar DeepBlue’nun 1997 yılında Garry Kasparov’a karşı oynadığı satranç maçlarını kazanması oldu. Bu alandaki diğer sürpriz başarı ise 2005 yılında geldi: ABD Stanford Üniversitesi’nde görevli bir grup araştırmacı otonom bir araba geliştirmeyi başardı ve bu araç çölde tam 132 mil boyunca sürücüsüz olarak kendine verilen rotayı kat etti.
AlphaGoZero
Google DeepMinds tarafından geliştirilen AlphaGoZero yazılımı, 2017 yılında yapısal olarak satrançtan daha zor bir oyun olarak kabul görmekte olan Çin strateji oyunu GO’yu 3 gün içerisinde kendi kendine oynadığı 4.9 milyon oyun sonrasında muhtemel olan bütün hamleleri ve taktikleri ile öğrendi.AlphagoZero tarafından sergilenen bu olağanüstü gelişim kamuoyunda oldukça dikkat çekti ve süper bilgisayar Watson başta olmak üzere, farklı tipte kanser vakalarını teşhis eden üst düzey teknolojilerin de öncülüğüyle; hemen her bilim dalında yapay zekânın kullanımına dair beklentiler ve yatırımlar artmaya başladı.
Yapay zekânın ilk ortaya çıktığı yıllarda umut edildiği şekliyle bir makinenin insan zekâ sına eş bir zekâ düzeyine ulaşabildiğine dair bir bulgu bulunmamaktadır. Yapay zekâ yı insan zekâ sından ayıran en önemli husus; öncelikle soyut düşünememesi ve bilişsel algı seviyesinin hiçbir zaman insan beyni ile aynı düzeye ulaşamamış olmasıdır. İnsan zekâsı ile aynı derinliğe ve kapasiteye sahip olabileceği iddia edilen ve güçlü yapay zekâ olarak adlandırılan olgunun gerçekleşip gerçekleşemeyeceği hususu halen önemli bir tartışma konusudur. İnsanoğlu güçlü yapay zekâ kavramından oldukça uzak olsa da günlük görevleri insanlardan daha iyi yerine getirebilen zayıf yapay zekâ konusunda oldukça önemli ilerlemeler kaydetmiştir.
ABD Savunma Bakanlığınca yapılan bir araştırmada; Savunma Bakanlığı’nın konu ile ilgili faaliyetleri özetlenmiş ve hükümetin yapay zekâ ile ilgili savunma hedeflerine yeterince sıcak yaklaşmadığı vurgulanmıştır. Hükümetin bu konudaki en büyük endişesi, zayıf tasarlanmış yani istismar edilebilir açıkları olan yapay zekâ uygulamalarının, gelecekte dramatik başarısızlıklara ve hatalara yol açabileceği kaygısıdır.
Sivil ve askeri alanda yapay zekâ ve üst düzey teknolojiler, başlangıçta hayal edilen vizyon ve gelecek beklentilerini henüz tam olarak karşılayamasa da, bilim adamları , genellikle paradigmaları değiştiren önemli buluşların beklenmeyen uygulama sonuçlarından doğduğunu iddia etmekte ve bu bağlamda yapay zekânın mevcut paradigmaları değiştirebilecek güçte uygulamalar yaratabileceğine olan inançlarını vurgulamaktadırlar.